gdonun zararlarıPaul Berg, genetiği değiştirilmiş DNA üretiminin ardından bir yıl sonra ilk şekilde genetiği değiştirilmiş bir bakteri ürettiğini açıklamıştır. Bu olay o zamanki bilim camiasında hem bilimsel hem de etik şekilde büyük tartışmalara yol açmıştır. Buna rağmen, bir şirkette Paul Berg’in yöntemleriyle GDO çalışmalarına başlanılmıştır. 1983 yılından 1995’e kadar bu konudaki çalışmalarını sürdüren firma, 1995 yılında genetiği değiştirilmiş mısır ekimi yapmıştır. 1998 yılında da GDO’lu ürünler ile alakalı uluslararası etiketleme kuralları belirlenmiştir. Böylece yavaş yavaş GDO’lu ürünler uluslararası pazarlarda yerlerini almaya başlamışlardır.
Teknik şekilde GDO, belirli bir gen dizilimine sahip bir DNA’dan bazı genlerin çıkartılması yahut dışarıdan bazı genlerin eklenmesiyle belirleniyor. işleyiş iki işlemi aniden de içerebiliyor. öyle ki bu durum çilekten ve balıktan alınan bazı genlerin domateslerin genleri ile harmanlanması kadar ileriye gidebiliyor.
GDO’lu besinlerin müşterek özelliklerinden en önemlisi, genetik olarak tohumlanma özelliğinin olmaması. Yani GDO’lu bir besinin tohumundan tekrar ürün almanın olasılığı yok denecek kadar azdır. ülkemizdeki “tohum problemi”nden de bu durumu aleni anlayabiliyoruz.
gdonun zararlarıGDO’lu besinler üzerinde yapılan araştırmalar!
Yapılan son araştırmalardan birinin sonuçlarına göre GDO’lu mısır tüketen deney farelerinin vücut yapısında ve kimyasal düzeylerinde gözlemlenen anormal ölçüde değişiklikler olmuştur. bununla birlikte bu farelerin üreme düzeyi de küçümsenmeyecek seviyede azalma göstermiştir.
Yapılan bir başka araştırmada ise GDO’lu besinlerin polenlerinin doğada bulunan öteki tür bitkilerle melezlenebildiği, mutasyonel (genetik değişim) özellikler belli eden bitki türlerinin oluştuğu ve kontrolsüz bir biçimde çoğaldıkları gözlemlenmiştir. çoğu halde ise böceklere karşı bağışıklığı olan GDO’lu türlerin yerel nebat türlerini mutasyona uğrattıkları ve o türlerin de tıpkı özellikleri göstererek mahalli bitki örtüsü ve böcek popülasyonunda kontrolsüz değişikliklere sebebiyet verdiği gözlemlenmiştir.
2011 yılında yapılan bir araştırmada kuzey Amerika alanında yetişen Vahşi Kanola bitkisi popülasyonunun ‘inde GDO’ya rastlanmıştır. gene 2011 verilerine göre Amerika’da üretilen soya fasulyesi, pamuk, kanola ve mısırların ortalama ’ı GDO’lu.
istatistiklere bakılınca dünya genelinde neredeyse 30 bin farklı türde GDO’ya rastlanabiliyor. Türkiye’de ise 200’e yakın ayrıcalıklı türde GDO olduğu varsayılıyor. Yani, gerçekte nerdeyse her gün GDO’lu besinler tüketiyor olabiliriz. Bu sayı göz önünde bulundurulduğunda marketlerde satılan ürünlerin p‘i GDO’lu olabilir.
gdonun zararları
The Huffington Post’un yaptığı bir araştırmaya göre; süt ürünlerinde, asitli içeceklerde, mısır içeren ürünlerde, elmada, tüketilen etlerde, dondurulmuş ürünlerde ve hatta ekmekte dahi GDO bulunma olasılığı hayli yüksek. Yapılan bir ankete göre Amerikan halkının ’si tükettikleri ürünlerin GDO’lu olduğundan haberdar ama bu durumda herhangi bir sıkıntı görmüyor. Kalan ’lük kesim ise GDO olgusuna karşı durumda. ABD sınırları içerisinde GDO’ya herhangi bir hukuki düzenleme getirilmemişken, Avrupa Birliği’ndeki bazı ülkeler ile Japonya, Avusturalya ve Yeni Zellanda’da GDO’ya karşı ileri düzey yasal kısıtlamalar getirilmiş durumda. Türkiye’de ise, ziraat Bakanlığı’nın var yönetmeliğinde GDO’lu besin ve yem maddeleri yasak. fakat ne yazık ki Türkiye’de bu denetlemeyi yapıcak kuruluş var değil.
GDO’nun çevreye Zararları
gdo\`nun zararları- GDO üretimi, süper dayanıklı böcek ve yabani nebat türleri yaratır. Bu türlerin varlığı ekosisteme ve tarıma büyük tehdit oluşturur.
- GDO’lar tozlaşma yoluyla natürel türlere bulaşarak biyoçeşitliliğe zarar verir.
- zehir salgılayan GDO’lar, kelebekler benzeri zararsız canlıların ölümüne sebep olur.
- zehir salgılayan GDO’lar zehirlerini köklerinden toprağa geçirirler ki zaman içinde bu zehirlerin birikimi çevre için tehlike yaratır.
GDO’nun Sağlığa Zararları
- GDO’lar öldürücü alerjilere neden olabilmektedir.
- GDO’lu yemler, hayvanlarda antibiyotik direncini artırarak antibiyotiklerin etkisini azaltır.
- GDO ekim tarlalarında kullanılan yabani ot ilaçları, memeliler için toksik tesir ve şahıslarda hormonal dengeyi bozma riski taşıyor.
- GDO’ların salgıladığı böcek zehri insan sindirim sisteminde tamamen parçalanamaz.
Bu noktada, olası olduğunca natürel ürün tüketmeye özen göstermeliyiz. Devletin de halihazırdaki tohum yasası üzerinde tekrar çalışıp yerli tohum ekimi için teşvik edici olması insan sağlığı ve ekosistemin devamlılığı açısından ciddi bir duruma geliyor…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder